8 Nisan 2017 Cumartesi

ABD'li yazardan 'Türkiye'nin sınırları yakında değişecek' iddiası.!!! ABD'li neo-con yazar Michael Rubin "Türkiye parçalara ayrılmış durumdadır. Sınırları yakında değişecek" iddiasında bulundu. ABD'li neo-con yazar Michael Rubin'e göre Türkiye'nin bölünme sürecinin psikolojik aşaması tamamlandı ve Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarihe 'kibiri uğruna Türkiye'yi yıkan kötü adam' olarak geçecek. 15 TEMMUZ DARBE GİRİŞİMİNİ ÖNCEDEN YAZMIŞTI Odatv'nin, AEI'den aktardığı haberine göre, 15 Temmuz’daki darbe girişimini önceden yazan ABD'li neo-con yazar Michael Rubin, Türkiye'nin bölündüğünü, ancak henüz Kürtlerin ayrı bir devlet mi kuracakları yoksa Türkiye'nin içinde bir federasyon mu olacaklarının belli olmadığını öne sürdüğü bir yazı kaleme aldı. Rubin'e göre Türkiye'nin bölünme sürecinin psikolojik aşaması tamamlandı ve Erdoğan tarihe 'kibiri uğruna Türkiye'yi yıkan kötü adam' olarak geçecek. ‘TÜRKİYE PARÇALARA AYRILMIŞ DURUMDA' Rubin yazısını şöyle bitirdi: "Türkiye parçalara ayrılmış durumdadır. Sınırları yakında değişecek; tek mesele bölünme iki ayrı devlet şeklinde mi olacak yoksa Türkiye'ye dahil bir federasyon mu henüz belli değil. Erdoğan kendisini büyük bir lider ve yeni Atatürk olarak görüyor olabilir. Fakat Atatürk modern Türkiye'yi inşa ederken, Erdoğan onu yıkmaktan başka bir şey yapmadı. Erdoğan tarihe bir kahraman olarak geçmeyecek, kibiri uğruna Türkiye'yi yıkan yozlaşmış bir kötü adam olarak geçecek." İşte Rubin'in Türkiye'nin bölünme senaryosunu yazdığı o yazısı: "BİR ÜLKE NE ZAMAN PARÇALANIR?" Bir ülke ne zaman parçalanır? İç savaş ve şiddet dolu karışıklıklar parçalanma aşamasının ön adımlarıdırlar. Çekoslovakya'nın barışçıl bölünmesinin karşısında Yugoslavya ve Hindistan örnekleri de bulunuyor. Etiyopya'dan kopmasından önce Eritre'de onlarca yıl çatışmalar sürmüştü, ya da Güney Sudan bağımsızlığını ilan ederek Sudan'dan koparken de durum farklı değildi. Bangladeş'in Pakistan'dan kopması ise sadece bir yıl almıştı fakat o bir yıl içerisinde Suriye'de son beş yılda ölen insandan daha fazlası hayatını kaybetmişti. Ancak bu örneklerin hepsinin ortak özellikleri politik ayrışmalar ile bölünme öncesinde ortaya çıkan psikolojik bölünme halidir. Eritreliler bağımsızlıklarını ilan etmeden çok uzun zaman önce kendilerini Etiyopyalı olarak görmekten vazgeçmiş ve ayrı bir topluluk olarak düşünmeye başlamışlardı. Bangladeşliler içerisinde yaşadıkları toplumdan farklı bir dil konuşuyorlardı ve oldukça farklı bir kültürel kimliğe sahiptiler. Çekler ve Slovaklar zorla birlik haline getirilirlerken farklı tarihsel altyapılara ve dillere sahiptiler. ‘BAĞDAT KÜRTLERİN ÜZERİNE ATEŞ PÜSKÜRMEYE BAŞLADI' Şimdi bir de Ortadoğu'ya bakalım: Kürtler kendilerini ulus olamamış büyük bir topluluk olarak görüyorlar. Onlarca milyon Kürt dört bölge ülkesine yayılmış halde yaşamaktadırlar: Türkiye, Suriye, İran ve Irak. Kürtler Irak'ta onlarca yıldır süren bir mücadele içerisindeler. Irak monarşisi süresince, Kürtler ve monarşi güçlerinin arada sırada çatıştıklarına şahit oluyorduk fakat o günler 1961'de kaldı, sadece üç sene sonra Irak ordusu bir darbe ile monarşiyi yıktı ve Kürtlerin mesafeli kaldığı Bağdat bu topluluğun üzerine ateş püskürmeye başladı. Ayaklanmalar ve düşük yoğunluklu çatışmalar sonraki 10 yıl da sürdü. 1970 senesinde, Kürdistan Demokrat Partisi (KDP) lideri Molla Mustafa Barzani, şimdiki lideri Mesut Barzani'nin babası olur, Saddam Hüseyin'in barış sağlanabilecek pragmatik bir lider olduğunu düşünmüştü. Baba Barzani ve Saddam birlikte Kürtlere otonom haklar tanıyan bir anlaşmaya varmışlardı. Çok kısa bir süre sonra ise Barzani Saddam'ın samimiyetsizliğine tanık olacaktı. Çatışmalar bir kez daha başlamıştı. Çatışmaların sertleşmesi ve Saddam'ın baskıcı bir tutumu benimsemesi Kürtlerin kendi tarihsel miraslarına yönelerek Iraklı liderin kafalarına sokmaya çalıştığı düşünceleri reddetmeye yöneldiler. 1991 senesi, Saddam'ın bir hesap hatası ile şekillenmişti: Saddam sivil devlet memurlarını geri çekmiş ve ablukaya aldığı Kürtlere boyun eğdirmenin yolunu aramıştı. Irak Kürtleri ise durumdan avantaj sağlayarak kendi hükümetlerini kurmuşlardı. "PSİKOLOJİK OLARAK KENDİLERİNİ KABUL ETTİRMEYİ BAŞARDILAR" "O günlerin üzerinden 25 yıldan fazla zaman geçti. Genç nesiller Saddam'la asla karşılaşmadılar, ve çoğu sivil Kürt savaşı asla deneyimlemediler, İslam Devleti'nin (IŞİD) Kürt kentlerine birkaç düzine mil yaklaşmasını önemsemediler. Kürtçe konuşuyorlar ve Arapça anlamıyorlar. Kürt şarkıcıları dinliyorlar ve Kürt televizyonu izliyorlar. Bırak Irak'ın güneyini, pek azı daha önce Bağdat'ta bulundu. Çok azı kendisini Iraklı hissediyor. Bu yeni bir şey değil, çok sayıda akademisyen ve gazeteci Irak Kürdistan'ını ziyaret ederek aynı gözlemlerde bulunuyorlar. Basra, Necef, Kerbela ve hatta Bağdat'ta Irak Kürdistan'ının ne kadar farklı olduğuna dair konuşmalar yapılıyor fakat onların da pek azı bölgeyi ziyaret etmişler. Eğer Kürdistan dağlarında yaz tatili merkezleri inşa edilmiş olsalardı, Iraklılar buraları ziyaret ederlerken sanki yabancı bir ülkeye giriyormuş gibi pasaport kontrolünden geçeceklerdi. Oysaki bir zamanlar okullarda Arap milliyetçiliğinin birlik olabilmek için verdiği savaşı öğreniyorlardı, çok sayıda genç Iraklı genç Irak Kürdistanı'nın ülkeye bütünüyle entegre olması gerektiği konusunda umursamaz durumda. Irak Kürtlerinin kazançları sadece bölgelerinin kontrolü ile kısıtlı kalmadı, aynı zamanda psikolojik olarak kendilerini kabul ettirmeyi de başardılar. "ERDOĞAN KÜRTLERE KARŞI KANLI VE KÜÇÜK DÜŞÜRÜCÜ BİR GİRİŞİM İÇERİSİNDE" Türkiye'de, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan Kürtlere karşı kanlı ve küçük düşürücü bir girişim içerisinde. Yapmaya çalıştığı seçimlerde Kürtlerin büyük bölümünün oyunu alabilmekti, fakat kısa süre önce Kürtlerin oylarına ihtiyacı kalmadığında verdiği sözleri de unuttu. Barış sürecine olan inancında samimi değildi. Çok geçmeden gördü ki Kürtler HDP'ye oy veriyorlar, kavurucu dünya siyasetini benimseyerek Cizre, Silopi, Nusaybin gibi şehirleri yıkarak Suriye'nin Halep'ine benzetirken, düşmanının kaynaklarını kurutmaya yöneldi. Barış görüşmesinin ardından gelen ve 1980'lerin ortalarını anımsatan şiddet deneyimi Türkiyeli Kürtlerin Türk vatandaşları ile müşterek gelecek düşüncesinden vazgeçmelerine neden oldu. Kafa yapısı değişen ise sadece Kürtler değiller. Erdoğan Türk basını üzerinde oldukça güçlü bir kontrole sahip, Türkler şimdiye kadar olmadığı denli baskı altında tutulan ve konuşmasına izin verilmiş kısık seslere maruz kalıyorlar. ‘BATILI YAŞAM TARZINA SAHİP TÜRKLERİN BÜYÜK ÇOĞUNLUĞU TÜRKİYE'NİN GÜNEYDOĞU BÖLGESİNE ADIMINI BİLE ATMAMIŞ' Sonuç olarak, yeni nesil Türkler eğer düşman olarak değilse Kürtleri en azından öteki olarak görüyorlar. Batılı yaşam tarzına sahip Türklerin büyük çoğunluğu Türkiye'nin Güneydoğu bölgesine adımını bile atmamış, bölgede yaşayan Kürtlerin büyük çoğunluğu ise Antalya, Bursa ve İzmir'i asla ziyaret etmeyecekler. Türkiye psikolojik anlamda bir bölünme sürecinden geçiyor. Hatta Erdoğan'ın kendisi dahi bir aşamada bu bölünmenin kaçınılmaz olduğunu anladı ve hatta ekonomi politikalarından Kürt bölgelerini silmesinden bu durumu anlayabiliriz. "TÜRKLER GERÇEKLERLE YÜZLEŞMELİLER" Psikolojik bölünme etnik bir temizliği tersine çevirmeyi imkansız hale getirmektedir. Neredeyse imkansız hale gelmesi bir yana, Kürtler de silahlı ve savaş deneyimine sahipler. Türkler gerçeklerle yüzleşmeliler: Türkiye parçalara ayrılmış durumdadır. Sınırları yakında değişecek; tek mesele bölünme iki ayrı devlet şeklinde mi olacak yoksa Türkiye'ye dahil bir federasyon mu henüz belli değil. Erdoğan kendisini büyük bir lider ve yeni Atatürk olarak görüyor olabilir. Fakat Atatürk modern Türkiye'yi inşa ederken, Erdoğan onu yıkmaktan başka bir şey yapmadı. Erdoğan tarihe bir kahraman olarak geçmeyecek, kibri uğruna Türkiye'yi yıkan yozlaşmış bir kötü adam olarak geçecek."Mynet Gönderen Gazete insan zaman: 03:38

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder