3 Ağustos 2015 Pazartesi

ERMENİSTAN İÇİN TÜRKİYENİN DÜŞMANLARI ERMENİLERİN DOSTU SAYILIR DÜŞMANLARIMIZA HER TÜRLÜ DESTEĞİ VERİRLER MALUM PKKYADA ÇOK DESTEKTİRLER HATTA PKKNIN İÇİNDE BİR SÜRÜ ERMENİDE VARDIR BİZİM İÇİN İKİSİDE DÜŞMANDIR.
Vatanimiz İÇİN ELELE, 3 yeni fotoğraf ekledi. ŞEREFSİZ ERMENİSTAN AZERBAYCAN TOPRAĞI OLAN KARABAĞA KÜRTLERİ YERLEŞTİRİYOR Rus solunun hataları HDP ile tekrarlanıyor RÖVŞEN HÜSEYİNOV KİMDİR? Şu an Azerbaycan Halk Sosyalist Partisi’nin Genel Başkanı. 2001 yılında Azerbaycan Komünist Partisi’nin Gençlik Teşkilatı’nın (Komsomol) ve Genç Vatanperverler Hareketi başkanı. Rusya’da yaşayan Azerbaycanlıların oluşturduğu ‘Dalga’ adıyla Azerbaycan kültürü ve siyasetini Rusya’ya taşımak için oluşturulan bir teşkilat da kurdu. Deniz Yıldırım Azerbaycan Komünist Partisi Gençlik Örgütü (Komsomol) Başkanı ve sonrasında Rusya Federasyonu Komünist Partisi’yle etkin çalışma içinde bulunan Rövşen Hüseyinov ile Türkiye için bugünkü gelişmelere ders olabilecek Rusya’da sol mücadele deneyimlerini konuştuk. Çeçen ayrılıkçılığın desteklenmesi, iktidara karşı mücadelede doğru siyasi eksen, Karabağ sorunu, Suriye’deki gelişmeler, PKK ve IŞİD terörü başlıca konularımızdı. Siyasi geçmişinizde Rus komünist hareketi içinde yer aldınız. Üst düzey yöneticilik yaptınız. Sovyetler Birliği ve sonrasında Rusya solunun ayrılıkçı hareketlere yaklaşımı nasıldı? 1997 yılında Moskova’da tüm eski Sovyet Cumhuriyetleri çapında komünist gençlik örgütlerinin çatı örgütü VLKSM kurulduktan sonra Moskova ile çok sıkı ilişkilerim oldu. Özellikle Rusya Federasyonu Komünist Partisi ile... Şunu çok iyi gördük ki Rusya Federasyonu Komünist Partisi (RFKP) Rus halkının kalbiydi. 1996 yılında yapılan seçimlerde zaferin Komünist Partisi’nde olacağına dair hiç şüphe yoktu. Rusya’daki oligarklarlarla birlikte yapılan çarpıtmalarla komünistlerin iktidara gelmesi engellendi. 1991 yılında Sovyetler Birliği dağıldığı zaman halk zannetti ki, demokratik bir toplumda yaşayacak ancak 1993 yılında halk Yeltsin iktidarıyla bir kaos ve yıkımla karşı karşıya kaldığını anladı. OLİGARŞİYLE MÜCADELE Rusya’daki belli başlı oligarklar (Hodorkovskiy, Gusinskiy gibi) o dönem iktidarı tamamen ellerinde bulunduruyorlardı ve komünistlerin iktidara gelmemesi gerektiğini, bütün devletin yönetim hakkının kendilerinde olduğunu açıktan söylüyorlardı. Hatta yakın bir zamanda Putin bahsi geçen oligarklarla ilgili 1990 yılında başbakanken odasına geldiklerini ve “Devlet başkanı olmayacaksın” diye tehdit ettiklerini söyledi. Putin iktidara geldiğinde ekonomiyi tamamen yerle bir olmuş buldu ve ülke dağılmak üzereydi. Oligarkları topladı ve “Yeltsin zamanında ülkeyi soydunuz şimdi sıra sizde ve ekonomiye katkı yapacaksınız” dedi. Bazıları katıldı ve bütçeye destek verdi. Ülkeyi yağmalayıp bu çağrıya cevap vermeyenler ise cezaevine gönderdi. Bazıları da İngiltere’ye kaçtı. Putin doğru bir çizgi izledi ve ABD’nin diz çöktürmeye çalıştığı Rusya’yı ayağa kaldırdı. DAĞILMAYI ENGELLEYECEK PROGRAM Diğer taraftan Kuzey Kafkasya, Dağıstan, Çeçenistan, Mordovya, Rusya’nın elinden çıkmış gibiydi. Putin’in yaptığı ilk iş bu dağılma durumunu engellemek ve merkezi iktidarı aşağıya doğru güçlendirmek için faaliyetler oldu. Bizzat kendisi Dağıstan ve Çeçenistan’a gitti. Ve oralarda kendi güçlü merkezi temsilciliklerini kurdu. Şu an oralarda daha rahat yaşıyorlar. Rusya merkeziyle de ilişkileri gelişmiş durumda. O dönem komünistlerin durumu neydi? 1995 yılında RFKP ‘Yurtsever Güçlerin Birliği’ adıyla bir cephe örgütü ve program oluşturdu. Hazırlanan bu programı Putin 2000, yılında iktidara gelince uygulamaya başladı. Bu projelerin birçoğunu Putin doğru bir şekilde uyguluyor. Bu açıdan RFKP hala iktidar içinde söz sahibi. Ancak 90’ların başında ise 1. ve 2. Çeçen Savaşı’nda Rusya komünistleri doğrudan olmasa bile Çeçenistan’da savaşan ayrılıkçı güçleri destekledi. Hangi gerekçeyle? Yani Çeçen savaşı ne kadar uzun sürerse Yeltsin de o kadar yıpranacak, ekonomi çökecek, bu da halkın bilinçlenmesine ve tepkisine yol açacak. Gerekçe böyleydi. Zaman gösterdi ki ayrılıkçılarla bir olanlar Rus siyasetinde asla barınamazlar. Er ya da geç halk bunları anlar ve kovar. 98’de bu siyaset terk edildi ve Komünist Partisi’nde yönetim değişikliği oldu. Ayrılıkçılığı savunanlar partiden kovuldu. Komünistlerin asla yurtseverlik ve ülke bütünlüğü bayrağını kaptırmaması lazım. TÜRKİYE SOLUNA DERS OLMALI Türkiye’de de benzer bir durum var! Evet, buna benzer bir süreç bugün Türkiye’de de yaşanıyor. RFKP’nin 90’ların başında yaptığı hata bu gün HDP üzerinden yapılıyor. Asla kendi halkına karşı bir siyasi çizgi izlenmemeli. Sol ve komünist siyasi partiler kendi halkının hayrı, ekonomisinin kalkındırılması ve ülkenin gelişmesi için çalışmalı. Bu gün HDP halkı ve solu kullanarak kısa yoldan iktidara gelmenin peşinde. Türkiye’deki siyasi durum birçok dış faktörle bağlantılı. ABD çifte standart bir çizgi izliyor. Bir taraftan AKP iktidarını destekliyor ama diğer taraftan Kürt ayrılıkçılığını silahlandırıyor ve ikisini birbirine karşı kışkırtıyor. Bolivya devlet başkanı çok güzel bir laf söylemişti: “Dünyada darbe olmayacak tek yer ABD’dir. Çünkü orada bir ABD Büyükelçiliği yok.” Rusya’daki geçmiş süreç Türkiye’deki siyasi partiler açısından da derslerle dolu ve oradaki hataları incelemek aynı hataları tekrarlamamak açısından çok önemli. Suriye’de bir ‘Rojava Devrimi’nin olduğundan bahsediliyor ve oradaki ayrılıkçılık da Türkiye kendine solda tanımlayan örgütlerce destekleniyor. Benzer bir ders orası için de geçerli mi? Öncelikle Suriye bağımsız bir devlet olarak hep var olacak. Batı’nın Suriye’ye yönelik faaliyetlerini ve iç işlerine karışmasını anlamak mümkün değil. Suriye halkı kendi başkanını seçmekte ve onu görevden almakta kendisi yetkilidir. Amerikan askerlerinin ayaklarını bastıkları Irak, Libya, Mısır neresi varsa oraları hep tarumar etti. Rusya ne zaman İran’ı ciddi bir şekilde desteklemeye başladı, Suriye’deki durum değişti ve hedef haline geldi. IŞİD’İ CIA KURDU IŞİD militanları Çeçenistan, Afganistan ve diğer ülkelerden toplanıp Irak ve Suriye’ye yerleştirildiğinde Amerika sponsor olmuştu! Benim görüşüm IŞİD tamamen ABD istihbaratı CIA tarafından kurulmuş bir örgüttür. Bugün de İsrail ve ABD tarafından destekleniyor. O kadar garip ki, kendilerine ‘İslam Devleti’ diyorlar ama hiçbir Hristiyan devlete saldırdığı görülmedi. Mesela İsrail ile hiçbir sorunu yok. Nerede bir Müslüman devlet varsa IŞİD oraya saldırıyor. IŞİD komutanlarından birinin Gürcü ve Müslüman olmadığı ortaya çıktı. Yine liderlerinden birinin ABD’li yetkililerin çalışma odasında fotoğrafları yayınlandı, biliyorsunuz. Çeçenlere gelince; ayrılıkçılar üzerinde Rusya zafer kazandıktan sonra bu kesimlerin birçoğu farklı ülkelere dağıldı. Bunların bir kısmı sırf karnını doyurmak adına bile IŞİD saflarında savaştı. Sadece oradan değil Türkiye’den, Azerbaycan’dan, Afganistan’dan hatta Gürcistan’dan bu nedenle savaşanlar bile var. Ne İslam’ı, ne tarihini, hiçbir şeyini bilmiyor ve para karşılığı bu işi yapıyor. TÜRK ORDUSU ABD ETKİSİNDEN KURTULUYOR Pozitif projeler ortaya koymazsanız sadece iktidarları eleştirmek hiçbir işe yaramıyor. Bugün diyebiliriz ki Türk ordusu Amerikan etkisinden kurtuluyor. Türkiye’deki iktidar da ülkenin kendi fikirleriyle hareket etmesi için zorlanabilir. Amerikan parasıyla Türkiye’yi parça- lamak için bir güç oluşturmaya çalışacaklar. Sol, sağ ve İslamcı görüşleri ülkenin birliği için harekete geçirmek lazım. ERMENİSTAN KARABAĞ’A KÜRTLERİ YERLEŞTİRİYOR Karabağ sorunu öyle bir hal aldı ki her sene 40 bin kişi Ermenistan’ı terk ediyor. Dört yıldır Azerbaycan’ın Karabağ’daki işgal altındaki topraklarına Ermenistan devleti Suriye Kürtlerini yerleştiriyor. Ezidiler de var Müslüman Kürtler de... Güney Kafkasya açısından çok tehlikeli bir patlamaya yol açabilir. Durumu Azerbaycan iktidarına bazı görüşmelerde ilettik. Bu sadece Güney Kafkasya’yı ilgilendirmiyor. Hem Türkiye’ye hem de İran’a büyük bir tehdit oluşturacak. Ayrılıkçı hareket bütün bölgeyi sarabilir. PKK, Ağrı ve civarına saldırıları artırdı. Hatta Türkiye sınırını anlamsızlaştırıp Suriye’dekilere benzer bir ‘kanton’ ilanına hazırlandığı yönünde tespitler var! Türkiye Nahçıvan ile sınır ve hemen 100 kilometre sonrası Karabağ. Öyle bir durum oluşuyor ki Türkiye’nin çevresindeki güçler kuşatma hedefiyle hareket ediyor ve bu kuşattıkları güçler tamamen Amerika’nın kontrolü altında. Bir taraftan Irak ve Suriye’den diğer taraftan Karabağ’dan... ERMENİ LİDER NASIL ÖLDÜRÜLDÜ? Azerbaycan, Ermenistan ve Gürcü komünistleri 1995’te Kızıl Köprü adıyla bir örgüt kurdu. Adının Kızıl Köprü olmasının nedeni üç ülkenin sınırlarının birleştiği yerde böyle bir köprü var. Komünistler senede iki defa bu köprüde buluşma gerçekleştirirlerdi. Üç lider bu örgütün başındaydı: Gürcistan Birleşik Komünist Partisi Genel Başkanı Pantaleymon İvanoviç Georgadze, Ermenistan Komünist Partisi Genel Başkanı Sergey Badalyan, Azerbaycan Komünist Partisi Genel Başkanı Ramiz Ahmedov. Bu üç parti genel başkanlarının birbiriyle çok iyi ilişkileri vardı. 90’lı yılların sonunda Sergey Badalyan, “Eğer bizim ülkelerde komünistler yeniden iktidara gelirse Karabağ sorununu çözeceğiz. Savaş öncesi duruma geri döneceğiz. Azerbaycanlılar da, Ermeniler de orada birlikte rahat yaşayacaklar. Azerbaycan toprakları içinde özerk bir bölge olarak” Başta Sarkisyan ve Koçaryan olmak üzere Karabağ ekibi Erivan’da yönetimde olan aydınları tasfiye etmeye başladı ve iktidarı aldı. O zaman Yeltsin’in özel kuvvetleriyle bir operasyon düzenlendi ve Ermenistan Parlamentosu’na saldırıp darbe yaptılar. Ermenistan Komünist Partisi’nin genel başkanlarından Demirciyan öldürüldü. O süreçten sonra Sergey Badalyan, 1999 Kasım’ından Moskova’ya Putin ve Züganov ile görüşmeye gitti. Ermenistan’ın başına geçecek en ideal isimdi. Sabah otelinde ölü bulundu. Karabağ ekibi Ermenistan’da komünistlerin iktidara gelmemesi için her şeyi yaptı. Ermenistan’ı yöneten Karabağ ayrılıkçıları, Azerbaycan topraklarının yüzde 20’sini işgal altında tutuyor. Karabağ sorununu çözmek için tarihi bir an vardı. Badalyan öldürülmeden önce yaptığı açıklamada “Biz iktidara geldiğimizde, Karabağ savaştan önceki statüsüne geçecek. Karabağ’da Azeriler ve Ermeniler otonom olarak Azerbaycan toprakları içinde yaşayacaklar.” Ter-Petrosyan da 90’ların başında benzer şeyler söylemişti: “Karabağ bize lazım değil. Ekonomik imkânlarımızı kaybederiz. Karabağ yerine diğer projelerle uğraşalım...” O da iktidardan uzaklaştırıldı. Bir süre önce Batı gazetelerine aynı fikirlerini tekrarladı. “Karabağ sorunun çözümü Türk-Ermeni ilişkilerinde olumlu rol oynayacaktır” dedi.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder