24 Ağustos 2015 Pazartesi

ÖNEMLİDİR OKUMALISINIZ AKPLİ KARS VEKİL MEHMET UÇUMUN İTİRAFLARI BAKIN AKP ÜLKENİN REJİMİNİ NASILDA KENDİLERİNE GÖRE AYARLIYORLARMIŞ,TÜRKİYE MİLLETİ DİYE KAVRAM YARATACAKLARMIŞ MIŞ AYRICA APO ONLARA GÖRE ARTIK CİCİ VE KURTARICI OLMUŞ,AMAÇLARI APOYU DEVREYE SOKARAK BAŞKANLIK YOLUNU VE ÖZERKLİKLERİ GERÇEKLEŞTİRMEK, APOYU ÇIKARMAK AMA BUNLARIN HESABI KESİNLİKLE SORULACAKTIR
AKPLİ KARS VEKİL AKPNİN CUMHURİYET REJİMİNİN YIKILMASI İÇİN ÇALIŞTIĞINI İTİRAF ETMİŞ,AYRICA APOYU TEKRAR ÖNE SÜREREK HEM APOYU SERBEST BIRAKACAKLAR HEM BAŞKANLIK YOLUYLA ÖZERKLİK İLAN EDECEKLER,ŞİMDİ APO AKP İÇİN KURTARICI OLMUŞ CİCİ OLMUŞ VE AKPYE OY VERENLER BUNU GÖRMÜYORLAR,BAKIN BUNLARI SÖYLİYEN AKP Lİ VEKİLİNİZ MEHMET UÇUM OKUYUN OKUTTURUN -“Türkiye milleti” diyorsunuz, biraz açar mısınız? Ülkemizin kurtuluş felsefesi 1920 Meclis’inde ve 1921 Anayasası’nda karşılığını bulan kapsayıcı Anadolu felsefesiydi. Bütün Anadolu kimlikleri eşit unsurlar olarak sürecin içindeydi. 1924’le birlikte kuruluş felsefesine geçildi. Kuruluş felsefesi dışlayıcı ve baskıcı ulus yaklaşımı üzerine kuruldu. Bu felsefeden tek etnik ve dilsel kimlik esaslı Türk milleti ideolojisine dayanan devlet pratikleri çıktı. Kuruluş felsefesi 2002’den itibaren Türkiye toplumu tarafından tasfiye sürecine sokuldu. “İkinci kuruluş dönemi” diyebileceğimiz bu sürecin felsefesi kapsayıcı ve özgürlükçü millet yaklaşımıdır. İşte bu yaklaşımı benimseyen Türkiye toplumunun bugün oluşturmaya çalıştığı millet artık Türkiye milletidir. Kürt sorununun çözümü de esasen, Türkiye’deki bütün etnik, dilsel, dinsel ve farklı yaşam tarzı kimliklerinin tamamının eşit parçası olduğu, Türkiye milletinin oluşum süreciyle iç içe geçti. Yani dışlayıcı ve baskıcı Türk milletinden kapsayıcı ve özgürleştirici Türkiye milletine geçiş sürecinde Kürt sorununun kalıcı çözümünün gerçekleşeceği bir siyasal realite söz konusudur. Gerçekten de Türkiye toplumu, özellikle AK Parti hükümetleriyle birlikte bir Türkiye milleti inşa süreci yürütüyor. Bu tamamlandığında sadece Türkiye bakımından değil, bölgedeki Kürtler ve diğer tüm toplumlar bakımından da çok önemli imkânlar doğacağı görülüyor. ‘SİYASİ İDARE, OLAYIN GÜVENLİK BOYUTUNDA BAZI EKSİKLİKLER YAŞADI’ -Bu söylediklerinizi duyunca sanki süreçte hükümetin hiç suçu yokmuş gibi bir anlam çıkarıyorum, öyle mi? Hayır hükümet de günahsız değil. Eğer bir süreçte aksamalar varsa, ortaya çıkan sonuç hedeflenene uymuyorsa, mutlaka o süreci yürütenlerin yaptığı bazı eksikler de vardır. Siyasi idare, olayın güvenlik boyutunda bazı eksikler yaşadı. Bürokrasiyi etkili bir biçimde yönlendiremedi. Bürokrasi de kendi başına kaldığında inisiyatif alarak siyasi davrandı. -Abdullah Öcalan bütün bu sürecin neresinde şu anda? Öcalan, Kürt yurttaşlarımızın belli bir bölümünün lider olarak kabul ettiği bir siyasal aktör. HDP ve Kandil açısından hep bir ağırlığı oldu ve kanımca bundan sonra da olacaktır. Şimdiye kadar Öcalan ile devletin ilişkisi hep bürokrasi üzerinden oldu. Öcalan’ın siyasi tek ilişkisi HDP üzerinden oldu. Şimdi ortaya çıkan ihtiyaç, Öcalan ile siyasi ilişki yürütme ihtiyacıdır. Çerçeve yasa sayesinde biliyorsunuz, “çözüm süreci’’ artık bir hükümet politikası olmaktan çıkmış, kanunu olan bir devlet politikasına dönüşmüştür. -Yani “Öcalan ile görüşen siyasetçi artık devlet adına görüşüyor” diyebiliriz. Evet, tam da bunu söylemek istiyordum. Öcalan’ın muhatabı devlettir. Bir noktada o tekrar görüşmeyi talep edebilir ya da süreç onunla görüşmeyi zorunlu kılabilir. Emin olduğum tek bir şey var; Öcalan ile siyasi ilişki artık sadece HDP üzerinden yürütülemez. Öcalan ilişkisi, bu ülkenin siyasi aktörleri tarafından yürütülmesi gereken bir ilişkidir. Koşullara göre hükümet hangi boyutta olacağına karar verecektir. Öcalan’ın başında olduğu yapı “kalıcı barış’’ açısından muhataptır. Kim eline silah veriyorsa bu insanların, Öcalan aracılığıyla buna son verilebilir.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder