26 Aralık 2016 Pazartesi

YERLİ TOHUMU YASAKLAMAK NE DEMEK? BU VATANA İHANET DEĞİLMİDİR? AKP'YE MHP'YE,CHP VE DİĞER PARTİLERE OY VERENLER VE BU PARTİDE GÖREVLİ OLANLAR NEDEN BUNA KARŞI ÇIKMIYORSUNUZ? VATANIMIZIN MİLLİ TOHUMU OLMASINMI? BAŞKA ÜLKELEREMİ MUHTAÇ OLALIM? NEDEN BUNDAN RAHATSIZ DEĞİLSİNİZ?YADA SIRF PARTİNİZ DİYE SES ÇIKARMIYORSANIZ SİZE YAZIKLAR OLSUN BUNU SİZ,BİZ VE ÇOCUKLARIMIZLA ÇOK ACI YAŞAYACAĞIMIZI ANLAMIYORMUSUNUZ? BANU AVAR, ‘İŞİN BAŞLANGICI TOHUM TOHUM YOKSA TARIM YOK’ · 10 bin yıllık tarım kültürünün sonu: Yerel tohumlar camiye sığındı! Önce yasaklandı, ardından küresel tekellere bağımlı üretim dayatıldı, şimdi de ölüm fermanı çıkarıldı: Yerel tohumlar 2018’den itibaren desteklenmeyecek. Yusuf Yavuz Tarım devrimimin sonu: Babaannelerin tohumları için hükümetten ölüm fermanı çıktı. Anadolu’da halk bağımsız tarımsal üretimin ve biyoçeşitliliğin güvencesi olan yerel tohumlarını korumak için camilerde etkinlikler yaparken, Tarım Bakanı Faruk Çelik 2018 yılından itibaren sertifikalı tohum kullanmayan üreticilerin destek alamayacağını açıkladı. Bu karar, tarım devriminin başladığı Anadolu topraklarının binlerce yıldır gıda güvencesi sayılan ve kuşaktan kuşağa aktarılarak bugüne ulaşan yerel tohumların sonu anlamına geliyor. 2006 yılında çıkartılan kanun ile standardizasyon gerekçesiyle satışına yasaklama getirilen yerel tohumların yok oluşuna zemin hazırlanırken hükümetin ‘Milli Tarım Projesi’ çerçevesinde aldığı bu son kararla ekonomik gücü olmayan kırsaldaki milyonlarca üretici toprağından sökülerek ucuz işgücü kölesine dönüştürülecek. Geçtiğimiz ay Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından duyurulan Milli Tarım Projesi’nin muğlaklığına ilişkin eleştiriler sürerken Tarım Bakanı Faruk Çelik, Antalya’da katıldığı çalıştayda, 2018'den itibaren sertifikalı tohum kullanmayan ve damlama sulama sistemi yaptırmayan üreticilere destek vermeyeceklerini açıkladı. Bakan Çelik’in, Hükümet Sözcüsü Numan Kurtulmuş tarafından da dillendirilen açıklamalarına geçmeden önce yerel tohum konusunda kısa bir anımsatma yapmakta yarar var. 2006 YILINDA YEREL TOHUMLARIN SATIŞI YASAKLANMIŞTI 2006 yılında AKP hükümetince çıkartılan 5555 Sayılı Tohumculuk Kanunu, standardizasyon sorunu yarattığı gerekçesiyle yerel tohumların satışına yasaklama getirmişti. Yasa, ağırlıklı olarak küresel tohum tekellerinin denetimindeki hibrit tohumlar dışında atadan kalma yerel tohumları satanlar hakkında önce 10 bin lira para cezası, eylemin tekrarlanması durumunda ise hapis cezaları öngörüyordu. YASAĞIN ARDINDAN ÜRETİCİLER TOHUMLARINI TAKAS ETMEYE BAŞLADI Bu yasaklamanın ardından başta Ege ve Akdeniz bölgeleri olmak üzere pek çok il ve ilçede yerel tohumları korumak için üreticiler tohum takası etkinlikleri yapmaya başlamıştı: (http://odatv.com/kuresel-isgale-karsi-yerel-direnis-2909131…) Yetiştirilen ürünlerden tohum alınamayan ve üreticilerce ‘kısır’ olarak anılan hibrit tohumların, ilaç ve gübre sektörüne bağımlı olması ekonomik gücü yetersiz olan üreticilerin tarımın dışına itilmesine neden olurken, geçtiğimiz aylarda yaşanan bir birleşme, dünya tarımını olduğu gibi Türk üreticisini de yakından ilgilendiriyordu. DÜNYANIN İLAÇ DEVİ, TOHUM DEVİNİ SATIN ALDI Tarım ilacı (zehir), tohum ve beşeri ilaçlar üreticisi Alman şirketi Bayer, GDO’lular başta olmak üzere tohum ve tarım ilaçları üreten Amerikan şirketi Monsanto’yu 66 milyar dolara satın aldı. Bayer, bu satın alma ile hem tarım ilacı, hem de tohum alanında dünyanın en güçlü şirketi olurken konuyla ilgili bir değerlendirme yapan Prof. Dr. Tayfun Özkaya, söz konusu şirketlerin tek amaçlarının karlarını arttırmak olduğuna dikkat çekerek, “Bu birleşmelere karşı çıkılabilir. ABD’de bile bu çabalar gösteriliyor. Ancak temel çözüm şirketlerin egemen olmadığı, tarım kimyasallarının değil, agroekolojik tekniklerin uygulandığı adil ve sürdürülebilir (ama gereçten sürdürülebilir) bir gıda ve tarım sisteminin kurulmasıdır” görüşünü savunmuştu: (http://odatv.com/dunyanin-tohumu-da-ilaci-da-artik-tek-sirk…) GÜBRE VE İLACA BAĞIMLI SULU TARIMA TEŞVİK Orman ve Su İşleri Bakanlığı’nın son yıllarda ardı ardına bilimsellikten uzak ve tamamen popülist bir tavırla inşa ettiği binlerce gölet ise, hibrit tohuma ve yüksek maliyetli sulama sistemlerine bağımlı sulu tarımın teşvik edilerek Türk üreticisinin küresel tohum, ilaç ve gübre tekellerinin kucağına itilmesinin zeminini hazırladı. Orman ve Su İşleri Bakanı Veysel Eroğlu, geçtiğimiz hafta yaptığı açıklamada daha önce 1000 günde 1000 gölet inşa ettiklerini anımsatarak, 1000 günde 1071 adet gölet inşa etmek için çalışmaları sürdürdüklerini belirtti. Bakan Eroğlu, “Biz 2019 yılı sonuna kadar yaklaşık 15 milyar TL harcayarak 1071 göleti tamamlamayı hedefliyoruz. Bu proje ile 1 milyar 800 milyon metreküp suyu depolayarak, 3 milyon 200 bin dekar tarım arazisini suya kavuşturacağız. Böylece kırsal kalkınmayı daha çok artırarak, ek istihdam alanları oluşturacağız” dedi: (http://www.ormansu.gov.tr/…/orman-ve-su-i-%C5%9Fleri-bakanl…) TARIM BAKANI ÇELİK: ‘SERTİFİKALI TOHUM DIŞINDA DESTEK YOK’ Tohum Sanayicileri ve Üreticileri Alt Birliği’nin (TSÜAB) düzenlediği ‘Milli Tarımda Tohumculuğun Rolü ve Geleceği’ konulu çalıştayın açılışında konuşan Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik ise, 2018'den itibaren sertifikalı tohum kullanmayan üreticilerin destek alamayacağını açıkladı.22-23 Aralık tarihleri arasında Antalya Kundu’da gerçekleştirilen çalıştayda konuşan Bakan Çelik, “2018'de sertifikalı tohum kullanmayan destek alamayacak. Yağmurlama ve damlama sistemi kurmayanlara da destek verilmeyecek. Çünkü kaynaklarımızı en verimli şekilde kullanmak zorundayız” dedi. ‘İŞİN BAŞLANGICI TOHUM, TOHUM YOKSA TARIM YOK’ Konuşmasında 'Milli Tarım Projesi'nin önemine değinen Bakan Faruk Çelik, çalıştayda tarımın temel konularından birisi olan tohumu masaya yatırdıklarına dikkat çekerek özetle şunları söyledi: “Tohum yoksa tarımdan bahsedilemez, işin başlangıç noktası tohumdur. Günümüzde gerek gıda güvenliği gerek üretim alanlarının daralması, iklim değişikliği, hızlı nüfus artışı neticesinde tohumculuk sektörü daha da önem kazandı. Türkiye, 147 milyar liralık tarımsal hasılaya ulaştı, 16,8 milyar dolarlık tarımsal ihracat gerçekleştirdi. Bunlar önemli başarılar. 2050 yılında yüzde 60 daha tarımsal hasıla artışı gerekiyor. Bunun için daha çok işler yapmalıyız. ‘GEREKLİ DÜZENLEMELER BAKANLAR KURULUNDAN ÇIKACAK’ Her dönemde tarım arazilerimizin daraldığını görüyoruz. Bunun için kalan ovalarımızı koruma konusunda çalışma yapıyoruz. 136 ova, tarımsal sit alanı ilan ediliyor. Araştırmalar devam ediyor. Koruma altına alınan ova sayısı 200'ü aşacak. 2018'de sertifikalı tohum kullanmayan destek alamayacak. Yağmurlama ve damlama sistemi kurmayanlara da destek verilmeyecek. Çünkü kaynaklarımızı en verimli şekilde kullanmak zorundayız. Her karış toprağı ekeceğiz. Gerekli yasal düzenleme Bakanlar Kurulundan çıkıyor.” HALK TOHUMLARINI KORUMAK İÇİN CAMİDE PANEL DÜZENLEDİ Bakan Çelik’in Antalya’daki bu açıklamalarından bir hafta önce Manavgat ilçesinin Ahmetler köyünde ise kadın örgütlerinin ve üreticilerin bir araya gelmesiyle gerçekleştirilen yerli malı ve yerel tohum etkinliği gerçekleştirilmişti. Havanın yağmurlu olması nedeniyle köy camisinde gerçekleştirilen yerel tohum panelini düzenleyen Ziraat Mühendisi Nihal Küpeli, amaçlarının bilinçli tüketiciler oluşturmak ve yerel pazarların açılmasına öncülük etmek olduğunu belirtiyor. ‘HİBRİT TOHUMLAR SUYU, TOPRAĞI VE İNSANI ZEHİRLİYOR’ Tohum ıslahı alanında çalışmalar yapan Küpeli, yerel tohumların kırsal kalkınma için bir kurtuluş olabileceğini ancak yerel yönetimlerce bu gözle bakılmadığını savunarak, şunları dile getirdi: “Çünkü hibrit tohumla kimyasal gübre ve ilaç ile yapılan tarımın merkezinde yaşıyoruz. Yerel tohum, Don Kişot’un yel değirmeni gibi görülüyor. Kimse hal sistemini aşmak istemiyor. Kontrolsüz bir şekilde tarımda hastalıklar artıyor. Pazarcılar, ihracatçılar ve yabancı sermaye ile beslenen ilaç ve gübreciler ne yapacak? Hibrit tohumların üretilebilmesi için kullanılan kimyasallar yeraltı sularını, toprağı ve insanımızı zehirliyor. Çiftçiler ipotek altındaki tarlasını da kaybediyor. Tarımda çok yalanlar var ancak bunları dile getirenler medyatik olmayınca duyulmuyor. ‘KÖYLER TERK EDİLİYOR, BİNDİĞİMİZ DALI KESİYORUZ’ Biz bu etkinlikte 17 kadın derneğini bir araya getirdik. Suyuna ve toprağına sahip çıkan Ahmetler köyündeki etkinliğimizde, Seferihisar’dan bize iletilen yerel tohumları buradaki üreticilere verdik. Çünkü tohum ekildikçe yaşar. Belediyelerden kırsal kalkınma bölümleri kurmalarını istiyoruz. Çünkü köylerimiz terk ediliyor. Bindiğimiz dalı kesiyoruz. Kontrol edilebilir pazarlar oluşturmazsak hep birlikte küresel tekellere bağımlı hale geleceğiz.” https://www.facebook.com/yusuf.yavuz.7/posts/1068556273269840

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder