9 Nisan 2016 Cumartesi
Fertler ölür millet yaşar
Türkiye Cumhuriyeti'ni mütareke Osmanlı'sına çevirmek isteyenler için anlatmaktan hiç yılmayacağımız bir ibret hikayesi: Ermeni Patrikhanesi hedef gösterdi. Nemrut Mustafa hükmetti. Mustafa Sabri fetva verdi.Yeniçağ / Selcan TAŞÇIVahdettin tasdik etti. Ve bir kahraman Türk evladı, işgalci İngiliz-Fransız askerleri ile işbirlikçi Damat Ferit hükümeti nezaretinde idam edildi!Milli Şehidimiz Kaymakam Kemal Bey'i, "ecnebilere yaranmak için kurban edilişinin" 97. Yılında minnetle anıyoruz! * Fertler ölür, millet yaşarBeyazıt Meydanı'nda kurulan darağacında, sandalyesi tekmelenmeden önceki son sözü "Kahrolsun böyle adalet"ti Kemal Bey'in:- Ben bir Türk memuruyum… Vazifemi yaptığıma vicdanım emindir. Sizlere yemin ederim ki, ben masumum, son sözüm bugün de budur, yarın da budur. Ecnebi devletlere yaranmak için beni asıyorlar. Eğer adalet buna diyorlarsa kahrolsun böyle adalet.ÖNCE ALLAH SONRA İNGİLTERE!Halkı hıçkırıklara boğan bu isyan baştan sona haklıydı; çünkü Kemal Bey'in birkaç dakika sonra darağacında sallanacak olan gencecik bedeni, aslen, "Damat Ferit hükümetinin işgalcilerin gazabından kurtulmak için sundukları bir kurban"dan, "her zaman İngiliz taraftarı olmuş ve harekete geçmek için Yüksek Komiserliğin bir işaretini beklemekte olan" Vahdettin'in teslim bayrağından başka bir şey değildi!İngiliz Amiral Webb, 11 Mart 1919'da Londra'ya yolladığı notta, Damat Ferit'in "Kendisinin ve efendisi padişahın Allah'tan sonra İngiltere'ye umut bağladıklarını söylediğini ve Ermeni kırımından sorumlu olan kişilerin yakalanarak, cezalandırılacakları güvencesi verdiğini" bildirmişti. Kemal Bey, işte bu nottan sadece 1 ay sonra idam edildi. VATAN TOPRAĞI HARAÇ MEZATOsmanlı yenilmiş sıra paylaşılmasına gelmişti. Paris Konferansı arifesinde, Osmanlı topraklarından pay isteyen Ermeni delegasyonun taleplerine meşruiyet kazandırılması gerekliydi. Bunun için 100 yıllık büyük iftirayı kağıt üzerinde itirafa dönüştürmek yolu seçildi. Dönemin İçişleri Bakanı'nın İttihat ve Terakki'nin 800 bin Ermeni'yi katlettiği iddiası doğrultusunda, Birinci Dünya Savaşı'ın son yıllarında Yozgat mutasarrıfı ve "Küçük Ermenistan İhtilal Merkezi"nin kurucusu Merzifon Amerikan Koleji'nin güdümüne girmiş Boğazlıyan'da da Kaymakam olarak görev yapan, Ermenilerin Türk katliamları akabinde alınan tehcir kararını tereddütsüz uygulamış ve buradaki Ermenileri Suriye'ye sevk etmiş Kemal Bey'den "uygun suçlu" bulunamazdı.ERMENİ SIKIYÖNETİM MAHKEMESİ GİBİSıradaki iş "uygun mahkeme"yi kurmaktı; çünkü bugünün aksine, işgal altındaki, üzerine koca bir imparatorluk çökmüş mütareke İstanbul'unda "bile" hâlâ sadece "Yüce Türk Milleti adına" karar veren hakimler; adalet ararken milli vicdanı pusula edinmiş savcılar vardı.Öyle ki, daha "hakim güçler"in kurduğu mahkeme başlamadan önce davanın savcısı ve sorgu hakimi istifa etti. "Mahkemenin tarafsızlıktan uzaklaştığını, adalet ve hakikatin feda edildiğini hatta Ermeni Sıkıyönetim Mahkemesi şeklini aldığını" söyleyen mahkeme üyesi iki paşaysa görevlerinden uzaklaştırıldı. İşgalci-işbirlikçi koalisyonu "daha mutemet" kişilerden oluşan yeni bir heyet kursa da, o heyet de vicdanlarının kaldıramayacağı bir karara imza atmaya yanaşmayan üyelerin istifalarıyla, bir araya gelmeden dağıldı.KAHROLSUN BÖYLE ADALETNihayetinde…Bir Türk bürokratının Ermeni iftiraları doğrultusunda yargısız infazına noterlik etmekten başka bir şey olmayan Divan-ı Harb-i Örfi'yi yönetme işi bu "görev"e gönüllü olan Kürdistancı Nemrut Mustafa'ya verildi.En başında dedik ya, Kemal Bey "Kahrolsun böyle adalet" derken haklıydı diye…Kemal Bey'in, sadece ama sadece "müstakil Ermenistan" için ayaklananları himaye etmesiyle meşhur Ermeniği Patriği Zaven Efendi öyle istiyor diye sanık sandalyesine oturtulmasıyla başladı adaletin katli. Hakkında delil yoktu. Peşinen verilen hükmün yegane dayanağı vardı; yine patrikhane tarafından kiralanan yalancı şahitlerin ifadeleri. Dava tutanaklarına göre 25 şahitten 22'si, savcı ve müşteki olarak yargılamaya müdahil olan Ermenilerin gösterdikleri şahitlerdi (Diğer üçü ise Kemal Bey ile birlikte yargılanan diğer iki sanıktan Feyyaz Bey'in şahidi) ve yalancı şahit olduklarını gizleme gereği duymayacak kadar ciddiyetsizdi her biri. Sanıkları polise yakalatmak için yalan söylediklerini itiraf ettikleri halde bu sözler suça tanıklık kabul edilmişti!TARİHİ SAVUNMAUğradığı kumpas karşısında yaptığı tarihi savunmada "Düne kadar bir hâkimler hey'eti hâlinde olan sizler, bu dakîkada bir târîh mahkemesi sıfatını almış bulunuyorsunuz… Savaşta yenilişimizin aleyhimizde meydana getirdiği hezeyânı durdurmak maksadiyle, iddiâ makâmının da isteği üzere, kurbanlar verilmesi bir siyâset îcâbı sayılıyorsa, bu kurban ben olamam. Siz kurban seçmekle değil, ancak hak ve adâletle hüküm vermek vicdanî görevi taşıyan bir yüksek hey'etsiniz…" dese de, çoktan kırılmıştı Kemal Bey'in kalemi. Mustafa Kemal hakkında da idam fetvası veren vatan haini Mustafa Sabri'nin fetvası ve İngiliz sığıntısı Vahdettin'in onayıyla 10 Nisan 1919'da Beyazıt Meydanı'nda idam edildi.EVLADIMI BANA VERİNİZBekirağa Bölüğü'nde tutuklu sandığı oğluna yemek götürürken babası Arif Bey tesadüfen gördü oğlunun darağacında sallanan bedenini… Merkez Kumandanı Şakir Paşa'ya bir tek şey söyleyebildi:-Evladımı bana veriniz!Kemal Bey darağacından babasının kucağına indirildi. * MİLLİ MÜCADELENİN AYAK SESLERİKaymakam Kemal Bey'in Kızıltoprak Camii'nde Üsküdar Dergahı Şeyhi Münip Efendi'nin kıldırdığı cenaze namazından sonra, Tıbbiyelilerin, Mülkiyelilerin, Kadıköy İtfaiyesi önünde kendiliğinden "Saygı Duruşu"na geçen bir manga askerin duaları arasında Kuşdili'ndeki "Mahmut Baba Mezarlığı"na defnedildiği cenaze töreni milli mücadelenin ayak sesleri gibiydi.Tıbbıyeli öğrenciler, kendi kellerini de ortaya koymak demek olduğunu bile bile işgalci askerlerin gözleri önünde "Türklerin Büyük Şehidi Kemal Beğ" pankartı açtılar cenaze yürüyüşünde.Kabri başında imam sordu:- Merhumu nasıl bilirsiniz?- Büyük vatanperverdir, iyi biliriz, Allah rahmet eylesin!Öğrencilerden biri "Dinle ey Millet" diye haykırdı;"Burada toprağa verdiğimiz insan, Kahraman Kemal Bey'dir.İngiliz'i Odesa'dan attılar; haydin biz de İstanbul'dan kovalım. Ne bekliyoruz? İngiliz'i atmak borcumuzdur. Felâketimizi hazırlayan İngilizi yok etmek zorundayız…"BÜTÜN TÜRKLER İDAM EDİLMELİSadece Türk'ün milli hafızasına değil, İngiliz ajanların Londra'ya yolladıkları jurnal notlarına da kaydedildi o gün bu sözler.Ajan H.A.D Hoyland "Cenaze törenine katılanların, Müslüman halkın büyük çoğunluğunun duygularına tercüman oldukları kuşkusuzdur" derken Amiral Calthorpe "Sanık sandalyesinde bütün Türkler oturuyormuş gibi bir mazlum millet psikolojisinin oluşmasından" rahatsızdı. Dahiyane çözüm(!) Yardımcısı Webb'den geldi:"... Ermeni zulmünden suçlu kimseleri cezalandırmak için bütün Türklerin idam edilmeleri gerekir!"Teslimiyetçi mütareke basının yayınları da Webb'in hayalini kurduğu Türk soykırımına çanak tutar nitelikteydi.BASININ UTANÇ SAYFASIİşte Refii Cevat'ın alçaklık taşan utanç cümleleri:"Devletin resmi üniformasını taşıyan bir sürü haydut, devlet tarafından asılmış bir haydutun cenazesine karışarak kargaşa yaratmışlardır. Bunların da yakalanarak, cenazesine katıldıkları haydutun akıbetine uğratılması gerekmektedir.""... O bir kol idi. Şeriatın kuvvetli satırı insanlık için zararlı bir unsur olan bu kolu kopardı. Sıra onu düşünen dimağlardadır. Bu kafalar taşın altında ezilmeli!.." * MİLLİ ŞEHİT İLAN EDİL EDİLDİVasiyetinde "Fertler ölür, millet yaşar" diyerek ailesini Türk Milleti'ne emanet eden Kaymakam Kemal Bey, 14 Ekim 1922'de TBMM tarafından "Milli Şehit" ilan edildi.Atatürk "millete emanet edilen" çocuklarını evlatlık edinmek istedi ancak baba Arif Bey'in "Onlar bana oğlumun bediasıdır. Müsaade edin bende kalsınlar" talebi üzerine, yine TBMM tarafından Kamel Bey'in ailesine bir ev ve çocuklarına da kayd-ı hayat şartıyla maaş verilmesi sağlandı.Kaynak: Fertler ölür millet yaşar
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder